Goethe'nin unlu sozu : Tarihi anlamayan onu bir daha yasamak
zorundadir.

Bizim "milli tarih" anlayisimiz : Tarih tekerrurden ibarettir.

Cunku, anlamadigimiz tarihi, tekrar tekrar yasamak zorunda kalmayi,
tarih saniyoruz. Gunlerdir, Turkiye'nin nasil 1.dereceden deprem
kusaginda oldugu ve gecmiste yasadigi felaketler konusuluyor. ama
bunlarin sonucunda, kazanilmis deneyimlerden, alinan onlemlerden,
cikarilan derslerden soz edilemiyor. Cunku boyle bir sey yok. Cunku biz
Turk'uz. Normalde bize bir sey olmaz. Oldugundaysa, aciklamalari
Allah'in takdirine havale ediyoruz.

Istanbul gibi dort mevsimi birden dolu dolu yasayan bir sehirde hala
gokten iki kova su dokuldugunde, neden butun trafik tikaniyor, sular
akmiyor, elektrikler kesiliyor ve sehir felc oluyorsa, insanlar depremde
de ayni nedenlerle oluyorlar. Tupgaz patlamalarinda, sofben
zehirlenmelerinde, trafik kazalarinda nasil oluyorlarsa oyle oluyorlar.
Yillardir hayati ve devleti ancak haftalik programlarla ve parti
cikarlariyla orgutleyen, hukumet devamliligini, devletin devamliliginin
onune koyan bir anlayisla yonetildikleri icin oluyorlar. Cunku, bir
ulkede degil, bir gecekonduda yasiyorlar. Gunubirlik yasayan gocebe
toplumlarin refleksleri ve aliskanliklarini kiramadigi icin, hala
yerlesik kent toplum modeline gecemeyen, her seyin cok pahali, insanin
cok ucuz oldugu bir memlekette yasadiklari icin oluyorlar. Acgozlulugun,
kisa zamanda para kazanma hirsinin, haksiz rekabetin, rusvetin deger ve
erdem oldugu bir ortamda, her on yilda bir yaratilan turedi zenginler,
kapkacci muteahhitler, demir ve cimento soygunculariyla bir ulke degil,
Edirne'den ardahan'a koskoca bir gecekondu insa ettik. Yer, gok
sarsiliyor, ama bize bir sey olmuyor. Bize hicbir deprem birsey
yapamiyor. Ne Susurluk gibi toplumsal depremler, ne dogla afetler, ne on
kusur yildir "takma adla" surdurulen bir ic savas bize hicbir sey
yapamiyor. Sahi ne kadarimizi deprem oldurdu ? Ne kadarini yer kabugunun
kendinde biriken gerilim enerjisini serbest birakmasiyla, ne kadarini
particilik, adam kayirmacilik, hatali yapilasma, carpik kentlesme,
rusvet ve yolsuzluk, imar ve iskan kanunu oldurdu ? Butun bu yasananlari
"vatan-millet-Sakarya edebiyati" yapmadan, parlak ve hamasi sozlerin
ardina saklanmadan, acikca ve durustce butun sorumluluklari ustlenerek
konusmayi basaramadan artik hicbir yara sarilamaz. Yaralar yalanla
sarilmaz. Kurt realitesini 30.000 olu karsiliginda ancak kabul eden
devlet, deprem realitesini kac olu karsiliginda kabul edecek ?

Neden kurban ya da sehit vermeden hicbir sey ogrenemiyoruz hayattan,
cagdan, tabiattan ?

Bizler bu ulkede tesadufen yasiyoruz ve tesadufen oluyoruz.

Olenler, modern devlette "yurttas" olduklari icin degil, derin
devlette "kul" olduklari icin olduler. Onlara olan borcumuzu, arkasi
digerleri kadar kuvvetli olmayan birkac muteahhidi, linc figuru olarak
kitle histerisine kurban vererek gunahlarimizi odeyemeyiz. Butun sistemi
sorgulamadan yapilan ustunkoru hesaplasmalar, kimi "guclu suclulari"
gozlerden sakladigi gibi, yenilerinin de ortaya cikmasini engellemez. Bu
depremden sonmra artik hicbir sey eskisi gibi olmamali. Kendi aczi,
basiretsizligi, hazirliksizligi karsisinda egosu orselenmis, gururu
incinmis devlet, emarim cig gibi buyuyen sivil toplum hareketlerine, bir
ihtilal provasi gozuyle bakip, sindirmeye, bastirmaya calismaz. Umarim,
Turkiye 10 yil sonra cogu ulkucu kokenli Korfez Depremi zenginleriyle
tanismak zorunda kalmaz

Insanligin butun tarihi, ayni zamanda tabiat karsisinda kazandigi
zaferlerin de tarihidir. Akarsuyun uzerine kurdugu barajla elektrik elde
eden insanoglu, tabiat karsisindaki caresizligini teknolojiyle asmaya
calismistir. Ama Turkiye'deki caresizlik, ne yazik ki, yanlizca tabiat
karsisinda degil, devlet karsisinda da yasaniyor. Bu yuzden, bugun gocuk
altinda kalan aslinda derin devlettir. Dogayi orgutlemek, ceteleri
orgutlemekten, kumarhane ve uyusturucu mafyalariyla yarismaktan daha
guctur tabii. Olmamasi gereken yerde olan devlet, gunu geldiginde olmasi
gereken yerde olamaz elbet. Hepimiz goruyoruz. Butun deprem
bolgelerinden feryatlar yukseliyor. Devlet burada yok! Nerede bu devlet
? Depremin kaldirilan enkazi, gecmisin pisliklerinin uzerini ortmede
kullanilmamasi icin ciddi bir sivil toplum orgutlenmesine gitmekte,
ciddi bir yurttaslik sorumluluguyla butun bu sureci siki bicimde takibe
almakta, gelecegimiz icin sonsuz yarar var. Bu sefer de bir sey
ogrenemezsek, sanki hicbir zaman bir sey ogrenmeyecekmisiz gibi geliyor
bana. Altimiz curuk, deniyor. Sadece altimiz degil, ustumuz de curuk.
Memleketi bir gocuk haline getirenler, yillardir kendi yarattiklari
enkazin ustunde, ayni sorumsuzlukla oturduklari icin dag tas alarm
veriyor.

Faili mechul cinayetlerin failleriyle, dogal bir afeti, dogal olmayan
toplu bir kiyima donusturen sistemi isleten zihniyetin sahipleri ayni.

Bu sefer olsun, butun bu acilari, marazi bir iclenmeye, hastalikli
bir duygusalliga, cozumsuz yakinmalara, ucuz siyasi propaganda
malzemesine donusturmeden, butun hatalarimizi ve sorumluluklarimizi
ustlenerek, sernkanli degerlendirmelerle kalici cozumler ureterek asmaya
calisalim.

Olenlere borcumuzu ancak boyle odeyebiliriz.

Goethe'nin sozunu anmam bosuna degil. Gunlerdir hepimizin canini
yakan depremin acili goruntuleri herkesin gozleri onunde zaten, ama asil
fotgraflarda gorunmeyenleri gorelim. Toplumsal sismograflar ancak o
zaman bize sistemin catlaklari konusunda temel sorular sordurtabilir ve
temel onlemlere, cozumlere yonlendirebilir.

Bu depremden sonra artik hicbir sey eskisi gibi olmamali

Murathan Mungan
Hurriyet-Pazar
29-8-1999