Bilimin ne oldugunu bilen her insan bence bilimi sever. Ortaokuldan tasdikname
almis dolmus soforu de, meslek lisesini bitirdikten sonra evlenmis uc cocuk
annesi ev hanimi da, en dinibutun esnaf da ertesi gun duelloda oldurulecegini
bile bile tum aksamini gruplar teorisi hakkinda buluslarini calakalem yazmakla
geciren ve yirmi yasinda olen Galois'in, turlerin kokenini merak ederek dunyayi
dolasan Darwin'in, tum hayatini konferanstan konferansa otel odalarinda
geciren ve hic evlenmeyen Erdos'un, dunyanin gunes etrafinda dondugunu iddia
ettigi icin kilise tarafindan susturulan Galile'nin oykusunu heyecanla, huzunle
ve coskuyla dinleyebilir. Her akilli lise ogrencisi Heisenberg belirsizlik
ilkesinden kendine felsefi sonuclar cikarabilir, her ciftci gece yildizlara
bakarak evrenin ucsuz bucaksizligini esriklik icinde dusunebilir.
Bilim, felsefe gibi, dans gibi, masal gibi, siir gibi insancil, insana ait ve
insana dair bir yoldur. Gercegi aramanin, insani ve evreni anlamaya calismanin
bir yoludur. Tipki felsefe gibi, dans gibi, masal gibi, siir gibi.
Bilim bir yol oldugu surece saygidegerdir. Socrates kadar saygidegerdir.
Mutevazi oldugu surece sevimlidir. Nadia Komenaci kadar sevimlidir.
Bir secenek oldugu surece soyludur. Neruda kadar soyludur.
Soru sordugu surece guzeldir. Insan kadar guzeldir.
Bilim tek yol oldugu surece otoriterdir, bati dinleri kadar otoriterdir.
Dogruya ulastigini sandigi surece aptaldir, Keops kadar aptaldir.
Zorunluluk oldugu surece fasisttir, Franko kadar fasisttir.
Soru sormadan cevap verdigi surece zavallidir, plastik su siseleri kadar
zavallidir.
Gercegi aradigi surece bilime buyuk saygim var. Beethoven dokuzuncu senfoniyi
yazarken gercegi ariyordu. Tolstoy Savas ve Baris'i yazarken gercegi ariyordu.
Yunus Emre 'bir ben vardir bende benden iceri' derken gercegi ariyordu. Gandhi
Hindistan'i yalinayak bastan basa gecerken gercegi ariyordu. Lao Tzu gercegi
ariyordu. Kizilderili samanlar gercegi ariyordu. Homeros gercegi ariyordu.
Bach'in Tocata'si, Iskandinav mitolojisi, Mona Lisa tablosu insanoglunun
gercegi aramasinin urunleridir. Tipki gorecelik teorisi gibi, godel teoremi
gibi, maddenin korunumu kanunu gibi.
Bilim haddini bilmeli. Ne gercege giden tek bir yol vardir, ne de tek bir
gercek. Gercek insanin bir urunudur, insana aittir, insan kadar cok, insan
kadar engindir.
Ekonomi derse ki, insanlar kazanclarini maksimize etmeye calisan rasyonel
varliklardir; bu gercegin bir parcasidir, gercegin kendisi degil. Biyoloji
derse ki, insan beynindeki on trilyon noron ile hayal kurar; bu gercegin bir
kismidir, bir yanidir, tamami degil. Dokuzuncu senfoni notalarin toplamindan
fazla bir seydir cunku, Ilyada arka arkaya gelen gramere uygun kelimeler dizisi
degildir cunku.
Evreni ve insani anlamanin tek yolu akilcilik degildir. Bunu ogrenmek yillarimi
aldi, ilk genclik yillarimi hersey fizik kanunlarina gore meydana geliyorsa
benim serbest iradem yoktur, yasamanin hatta intihar etmenin ne anlami var diye
sorarak gecirdim ama sonunda ogrendim. Akilcilik bir yol, ama tek yol degil.
Evren aklima sigacak kadar kucuk degil. Aklim, aklimi icine alacak kadar buyuk
degil.
Bir dunya tek bir gercege, maddi refah ve ilerlemeye inanirsa ortaya bugun
cikar, yapayalniz insanlar, yok olan doga ve brave new world cikar.
Bir toplum tek bir gercege, bilimin gercegine inanirsa ortaya Auswichz cikar,
insandan sabun yapilabilecegi gercegi cikar.
Bilim tarafsiz, ne istenirse onu verir geriye. Insan aklinin yeni zaferlerini
degil no-frost buzdolabi, mutluluk haplari, ve scud fuzeleri isteniyor
bilimden, o da onlari veriyor. (Merak ettigi degil, "hot" konularda arastirma
yapan, 'canim sorumlu olan bilim degil, kullanim bicimi' sloganini vicdaninin
onune koyan bilim adaminin sorumlulugu unutulmamali)
Icinde bulundugumuz dunyanin ne derece sorunlu, bunalimli bir dunya oldugunu
biliyoruz. Bunun nedeni tabii ki bilim olamaz, bilim dogal bir insan
etkinligidir sadece. Ama bizim bilime bakis acimiz bir neden olabilir.
Maddi refahi tek hedef olarak belirlememiz, bilimden yeni sorular degil,
hazir cevaplar istememiz bir neden olabilir. Merakimizin degil, bitmek tukenmek
bilmeyen arzularimizin tatmin edilmesini istememiz olabilir. Bilimi bir mesih,
insan olmanin trajedisini bitirecek bir arac, mutlulugun anahtari olarak
gormemiz bir neden olabilir.
Hayatimizda en yeni model ivir zivirlara yer verdigimiz kadar dusunmeye, asik
olmaya, hep bir agizdan turku soylemeye yer vermememiz bir neden olabilir
pekala.
Yasamaya degil sadece sagligimiza dikkat etmemiz, ahlaka degil yasalara,
dostluga degil presentabl olmaya, yaraticiliga degil toplam kaliteye onem
vermemiz, ozgur olmaya degil yalniz yasama yoluyla birey olmaya, neseye degil
tuketmeye, sevgiye degil psikoloji kuramlarina, uyuma degil hijyene onem
vermemiz bir neden olabilir.
En onemlisi de, insana, dogaya ve evrene saygi duymak yerine, insani, dogayi ve
evreni fethedilecek topraklar olarak gormemiz bir neden olabilir. Boyun
egmedikleri veya erkeklesmedikleri surece kadinlara, evimizde oturup
yalnizligimizi paylasmadiklari surece hayvanlara, yiyecek saglamadigi surece
dogaya saygi gostermememiz bir neden olabilir pekala. Yagmur ormanlarini bir
oksijen uretim merkezi, ayi gelecekteki kolonimiz, insanlari uretim-tuketim
zincirinin bir halkasi, sanati eglence, eglenceyi stres atmanin bir yolu
olarak gormemiz bir neden olabilir.
Yagmur ormanlari oksijen uretir, aya gelecekte insanlar koloni kurabilirler,
insanlar uretir ve tuketir, sanat eglendirici olabilir, eglence stresi
azaltabilir, bunlari bize bilim soyluyor, muhtemelen dogru da soyluyor.
Ama bilim tum gercegi soylemiyor. Tum gercegi hic kimse soyleyemez, gercegi
insanlar olusturur. Bir sair 'yasamak .. bir orman gibi kardescesine' dediginde
gercegi olusturmustur, ormanlar hakkinda paper yazan bir bilim adaminkiler
kadar gercek bir gercek olusturmustur.
Bilimin dediklerine gercegin tamami olarak bakacak olursak iste uzerinde
yasadigimiz dunyayi elde ederiz. Guzel midir, mutlu muyuz? Benim gercegim
guzel olmadigini, mutlu olmadigimi soyluyor.