Amerikalilar Neden Ejderhalardan Korkuyor?

Ursula K. LeGuin'in 1974 tarihli bir konusmasi. Yazarin Susan Wood tarafindan derlenmis cesitli konusma ve yazilarini iceren The Language of The Night Kitabindan Ali Tamur tarafindan cevrilmistir. Yazinin asagisindaki notlar cevirmene ait.

Konusmam fantazi edebiyati ustune olacakti, fakat bugunlerde kendimi pek hayalci hissetmiyor ve neler konusacagima bir turlu karar veremiyordum. Ben de herkese fantaziler hakkinda birseyler anlatsana diye sormaya basladim. Bir arkadasim, "dur sana fantastik bir hikaye anlatayim" dedi. "On yil onceydi. Bir kutuphanenin cocuk kitaplari bolumune gidip Hobbit kitabini (1) istedim. Kutuphane memuru da buyuk kitaplari bolumune bakmami soyledi. Oyle sirf gunluk dertleri unutturmak icin yazilmis kacis kitaplarinin cocuklar icin zararli oldugunu dusunuyorlarmis!"

Beraberce gulustuk ve son on yilda durumun epey degistigi konusunda fikir birligine vardik. Cocuk kutuphanelerinde fantazi kitaplarina ahlakci bir sansur uygulanmasi artik pek soz konusu degil. Ama cocuk kutuphanelerinin colde bir vaha haline gelmesi colun var olmadigi anlamina gelmiyor. Kutuphane memurunun iyi niyetle dile getirdigi bakis acisi hala mevcut ve kokleri Amerikan kulturunun derinliklerine uzaniyor: Fantazileri tasvip etmeyen -ahlaki - bir deger yargisi. Oyle yogun ve kimi zaman siddetli bir onaylamama soz konusu ki ister istemez kaynaginin korku oldugu sonucuna variyorum.

Boylece basliga geldik: Amerikalilar Neden Ejderhalardan Korkuyor?

Yanitlamaya gecmeden once; butun gelismis toplumlarin, kimisi az, kimisi cok, hayalperestlige karsi soguk durdugunu saniyorum. Kimi ulkelerin edebiyatlarinda birkac yuzyildir yetiskinler icin fantaziye yer yok, Fransiz edebiyati mesela. Ama ote yandan Almanya'da fantazi sevilir, Ingiltere'de hem sevilir hem de diger tum milletlerden daha cok gelismistir. Ejderhalardan korkmak sadece batililikla veya gelismislikle aciklanabilecek bir sey degil. En iyisi tarihsel aciklamalar yapmaya hic kalkismayip sadece yeterince iyi tanidigim tek millet olan modern Amerika'lilardan bahsedeyim.

Niye ejderhalardan korkuyor bu Amerikalilar diye dusunurken fark ettim ki bircok Amerikali'ya sadece fantazi degil kurgu olan hersey ters geliyor. Millet olarak insan hayalinin urunu olan herseye supheli gozle bakiyor, hakir goruyoruz.

"Karim okur roman. Benim vaktim yok" "Ortaokul sularinda bilim-kurgu okurdum ama tabii artik okumuyorum" "Masallar cocuklar icindir. Ben gercek dunyada yasiyorum"

Kim bunlari soyleyen? Kim boyle kendine guvenli bir edayla Savas ve Baris'i, Zaman Makina'sini (2), Bir Yaz Gecesi Ruyasini silip atabiliyor? Korkarim, sokaktaki adam, caliskan, otuz yasinin ustunde Amerikan erkekleri, ulkeyi cekip cevirenler.

Tum edebiyatin boyle red edilmesi birkac tipik ozelligimize dayaniyor: Puritenligimiz, calisma ahlakimiz, kara dayali bakis acimiz, hatta cinsel kulturumuz.

Savas ve Baris'i veya Yuzuklerin Efendisini okumak bir is degildir, zevk icin okursunuz okursaniz. 'Egitim Amacli' veya 'Kendini Gelistirme Faaliyeti' seklinde bir kulp bulamiyorsaniz yaptiginiz ise, puriten deger yargilarimiz onu biraz bencilce bir luks veya gerceklerden kacmak olarak niteleyecektir. Bir puriten icin zevk almak deger verilecek bir sey degil bir gunahtir.

Ayni sekilde bir isadaminin bakis acisiyla, bir davranis ancak kisa vadede somut bir getirisi olacaksa kabul edilebilirdir. Tolstoy ve Tolkien okumak icin sadece bir edebiyat ogretmeninin bir ozru olabilir, parasini onlardan kazaniyor ne de olsa. Tabii isadamimiz da arada bir kendine bir best-seller okuma izni verebilir; iyi bir kitap oldugundan degil, cok sattigindan, basarili, iyi kazandirmis bir urun oldugundan. (3) Para tuccarimizin tuhaf, mistik kafasinda iyi kazandirmis olmasi o kitabin varligini hakli cikarmaya yeter, o da onu okuyarak mevcut basarinin gucunu, tilsimini birazcik paylasabilir. Buyu denmezse buna, neye denir bilmiyorum.

Son neden, cinsel kulturumuze dayali olan daha karmasik. Umarim kulturumuzde fantazi karsiti tutumun temelde bir erkek zihniyeti urunu oldugunu soyledigimde ayrimcilik yaptigim dusunulmez. Amerikali oglanlar ve erkekler, erkekliklerini kimi insani ozellikleri, insana verilmis kimi hediyeleri yadsiyarak tanimlama durumunda kaliyorlar. Cocukca diye, kadinsi diye adlandirilmis ozellikleri. Bu ozelliklerden biri de, insanin cok gerekli ve yokedilemez bir yetisi olan imgelemdir (4).

Bunu yazdiktan sonra sozluge baktim, diyor ki Imgelem: 1. Hayal etme, o anda duyu organlari ile algilanmayan bir seyi zihinde canlandirma 2. Henuz gerceklesmemis olay ve eylemleri zihinde tasarlama

Guzel, "cok gerekli ve yokedilemez" kelimeleri aynen yerinde kalabilir. Ama konuya uymasi icin tanimin kapsamini biraz daraltmam gerekiyor. Imgelem derken, kafanin serbestce oyun oynamasini kast ediyorum: sonuc ister entellektuel, ister algisal bir urun olsun. Serbestce derken, dogrudan bir getiri beklentisi ile yapilmayan, spontane yapilan isleri kastediyorum. Tabii bu kafanin serbestce oyun oynamasinin arkasinda bir amac olamaz demek degil, hem de gayet ciddi amaclar olabilir. Cocuklarin yaratici oyunlari eriskinlikte gerekecek duygu ve davranislarin alistirmasini yapmaya yarar; cocuklugunu yasamayan olgunlasamaz. Eriskinlerin kafasinin serbestce oyun oynamasi Savas ve Baris olarak urun verebilir, Gorecelik Teorisi olarak urun verebilir. Serbestlik disiplinsizlik demek degil ne de olsa. Sanatla ugrasirken de bilimle ugrasirken de mutlaka ogrenilmesi gereken seyin hayal gucunun disiplin altina alinmasi oldugunu dusunuyorum. Meseleyi disiplin deyince aklina baski altina almak ve cezalandirmak gelen puritenligimiz karistiriyor. Disiplin baski altina almak anlamina gelmez, buyumesini ve meyve vermesini cesaretlendirmek anlamina gelir, ister seftali agacindan ister insan zihninden bahsediyor olalim.

Bircok Amerikali erkege tam tersinin ogretildigini saniyorum. Hayal guclerini bastirmayi, imgelemin cocuksu, efemine, yararsiz ve zaten muhtemelen de gunah oldugunu ogrendiler.

Imgelemlerinden korkmayi ogrendiler. Disiplin altina almayi ogrenmediler.

Imgelemin bastirilabileceginden supheliyim. Cocuktan imgelemini cikartirsaniz buyudugunde sadece bir ot, gercek bir ot elde edersiniz. Imgelem de kotu huylarimiz gibi disari cikmanin bir yolunu bulacaktir. Red edilir ve tiksintiyle karsilanirsa deforme olacak, vahsi bicimlere burunecektir. En iyi ihtimalle sik sik pembe hayaller kurmaya, en kotu ihtimalle de husnu kuruntulara, hayallerle gercekleri karistirmaya donusecektir. Pembe hayaller kurmak, kaptirirsaniz cok tehlikeli bir ugrastir. Eski puriten zamanlarimizda tek izin verilen kitap Incil'di. Simdiki laik-puriter zamanlarimizda bir eriskine yakisan bir ugras olmadigi icin, veya icinde yazilanlar dogru olmadigi icin roman okumayan kahramanimiz, buyuk ihtimalle televizyondaki bol kanli detektiflik dizilerine, niteliksiz westernlere, spor sayfalari ve porno dergilerine, Playboy'a ve daha seviyesizlerine yonelecektir. Besinden yoksun kalmis hayal gucu zorlayacaktir onu. Bu eglencelerin gerceklerle ilgili oldugunu soylerek kendini hakli bulacaktir, sonuc olarak cinsellik bir gercek, detektifler var, beyzbolcular var, eskiden kovboylar vardi. Bir de bunlarin "erkekce" konular oldugunu soyleyecektir ki bu da kadinlarin ilgilenmeye deger bulmadigi anlamina geliyor. (5)

Butun bunlarin gerceklerden uzak, kisir ugraslar olmasi ona bir uyari gibi gelmeyecek, tam tersine icini rahatlatacaktir. Gercekci olsalardi, yani guzelce hayal edilmis, yaratici urunler olsalardi onlardan korkacakti. Sahte gercekcilik zamanimizin en onde gelen kacis edebiyatidir. Bu "edebiyatin" bas yapiti da gunluk borsa raporlari olsa gerek.

Kahramanimizin karisi ne alemde bir de ona bakalim. Onun toplumun beklentilerine uygun bir yasam surebilmesi amaciyla hayal gucunu kisitlamasi gerekmedi. Ama egitmesi de gerekmedi. Roman, hatta fantazi okuyabilir. Ama egitim ve tesvikten yoksun kalmis hayal gucu buyuk ihtimalle pembe dizilere, duygusal-tarihi romanlara, arkasi yarinlara ve, imgelemin yararlarina inanmayan toplumun, hayal gucunun gercek urunlerinin yerini almasi icin seri uretim atolyelerinde tasarladigi diger zirvalara saplanacaktir.

Peki imgelem urunlerinin yarari nedir?

Goruyorsunuz, cok acikli bir durum var ortada, caliskan, durust, yasalara saygili bir yurttas, eriskin, egitimli bir insan, ejderhalardan ve hobbitlerden korkuyor. Masal dendi mi odu kopuyor. Komik, ayni zamanda da acikli. Ne yarari var butun bunlarin diye soruyor Sayin Bay, canavarlar, hobbitler, kucuk yesil adamlar, kime ne yarari var bunlarin? Baska ne yapilabilir bilmiyorum, saldirgan ve karsindaki hor gorerek soruyor olsa da sorusuna durust bir yanit vermeye calisacagim.

Ne yazik ki en dogru cevabi hic dinlemeye bile calismayacak. En dogru cevap "Butun bunlarin yarari insana keyif vermesi, haz vermesidir"

"Vaktim yok" diye sozumu kesip, mide ilacini yutarak golf oynamaya kosacak.

Peki, bu durumda ikinci en dogru cevabi vermeyi deneyecegiz. Sonuc muhtemelen daha iyi olmayacak ama yine de denemeliyiz. "Fantazilerin yarari, dunyayi, diger insanlari, duygularini ve kaderini daha derinden anlamani saglamaktir"

Korkarim buna cevabi soyle bir sey olacak: "Meslegimde yukseliyorum, aileme her seyin en iyisini aliyorum, iki arabamiz bir de renkli televizyonumuz (6) var. Dunyayi yeterince iyi biliyorum ben!"

Ve tabii soylenecek bir sey yok, gayet hakli. Istedigi buysa, tum istedigi buysa...

Buyulu yuzugunu hayali bir yanardaga atmaya calisan bir hobbitin sorunlarini okurken ogrenecekleriniz, ne toplumdaki statunuzu ne de gelirinizi olumlu yonde etkilemez. Hatta, arada bir iliski varsa tam ters yonde olmali. Fantazi ile para ters orantilidir. Bu, ekonomistlerce LeGuin kanunu olarak bilinen bir kanun. Kanunun dogruluguna sizi carpici bir ornekle ikna etmeye calisayim: Bir gun arabaniza, sirt cantasi, gitari, uzun saclari, gulumsemesi ve otostop yapan basparmagi disinda hicbir sermayesi olmayan genclerden birini alin. Cogu zaman bu kaybolmus cocuklarin Yuzuklerin Efendisini okumus olduklarini hatta kimisinin kitabi neredeyse ezbere bildigini goreceksiniz. Bir de Aristotle Onasis'i veya Paul Getty'i ele alalim: bu adamlarin hayatlarinin herhangi bir bolumunde, herhangi bir nedenle bir hobbitle alisverisi olmus olabilir mi?

Yine de, ekonomik imparatorluklarini bir kenara birakirsak, Onasis'in, Getty'nin ve diger kasvetli trilyonerlerin fotograflarina dikkat ettiniz mi? Sikintili tuhaf bakislarina, sanki susamislar gibi? Sanki bir sey kaybetmisler de nerede kaybettiklerini hatirlamaya, hatta neyi kaybettiklerini anlamaya calisiyorlarmis gibi?
Cocukluklari olabilir mi kaybettikleri?

Boylece imgelemin yararlari, ozellikle de edebiyatin ve en cok da masallarin, efsanelerin, fantazilerin, bilim kurgunun ve diger deli zirvalarinin yararlari hakkindaki savunmama geliyorum. Oyle inaniyorum ki olgunluk, insanin cocukluguna burun kivirmaya baslamasiyla degil, buyumesiyle olur. Eriskin bir insan yolda olmus bir cocuk degil, eriskinlige ulasmis bir cocuk demektir. Eriskin bir insanin en iyi yanlari bir cocukta da aynen vardir. Ve bu yanlar cocukluk ve ilk genclikte tesvik edilirse eriskinlikte de iyi ve bilgece kullanilacaktir. Baski altina alinmalari ve inkar edilmeleri kisiligin gelisimini engelleyecektir. Bu ozelliklerden en insanca olan bir tanesi de hayal gucudur. Kutuphaneciler, ogretmenler, anne-babalar, yazarlar veya sadece eriskinler olarak neseli bir gorevimiz var: cocuklarin hayal guclerinin ozgurce gelismesini, meyve vermesini tesvik etmek, hayal guclerinin en saf ve en iyi urunlerle beslenmesini saglamak. Ve asla bu en saf, en iyi urunlere dudak bukmemek, kucuk gormemek, cocukca veya sacma bulmamak.

Cunku fantazi gercektir. Gercekten yasanmis olaylari anlatmaz ama gercegi anlatir. Cocuklar bilir bunu. Buyukler de biliyor, bildikleri icin korkuyorlar. Fantazilerin gercegi, hayatlarindaki yalanlari tehdit ediyor cunku; hayatlarini uzerine kurduklari yanlis, sahte, gereksiz ve fani ne varsa tehdit ediyor. Ejderhalardan korkuyorlar cunku ozgurlukten korkuyorlar.

Cocuklarimiza guvenelim. Normal olarak cocuklar gercegi ve fantaziyi birbirine karistirmazlar, en azindan biz buyuklerden cok daha az karistirirlar. (Buyuk bir masalcinin anlattigi Kralin Yeni Elbiseleri masali da tam bunu anlatmiyor mu? (7)) Cocuklar tek boynuzlu atlarin gercek olmadigini bilirler. Ayni zamanda tek boynuzlu atlari anlatan bir kitabin, eger iyi bir kitapsa gercek oldugunu, gercege dair oldugunu da bilirler. Bu, cogu zaman anne babanin bilgisinden daha coktur; cocukluklarini inkar ederek bilgilerinin yarisini inkar etmis, acikli, kisir bir gercekle "tek boynuzlu atlar gercek degildir" ile basbasa kalmis anne babalarin. Kimseyi bir yere ulastiramayacak bir gercek o. (Baska bir buyuk fantazi yazarinin anlattigi, tek boynuzlu atlarin gercek olmadigi konusunda fanatiklik yapmanin insanin basini derde sokabilecegini anlatan Bahcedeki Tek Boynuzlu At masali disinda (8)) Cok eski zamanlarda, memleketin birinde bir ejderha yasarmis" "Topragin icinde bir kovukta bir hobbit yasardi" Boyle guzel, boyle gercek disi cumlelerdir biz insan denilen fantastik yaratiklari kendi tuhaf yolumuzla gercege ulastiran.

-o-

  1. J.R.R Tolkien'in 1937 yilinda yazdigi "The Hobbit kitabi" Altikirkbes Yayinlari tarafindan ulkemizde de Hobbit adiyla yayinlandi. Yazida gerek hobbit kitabina gerek yazarin Hobbit'in devami olarak yazdigi Yuzuklerin Efendisi uclemesine sik sik gonderme yapiliyor. Yuzuklerin Efendisi Metis Yayinlari tarafindan bugunlerde piyasaya cikarilmakta.
  2. H.G. Wells
  3. Bizim ulkemizde de Yeni Hayat kitabinin o kadar deli gibi satmasi ayni sekilde aciklanabilir mi acaba?
  4. Ingilizcesi Imagination. Kelimeyi kimi yerlerde imgelem, kimi yerlerde hayal gucu olarak cevirdim.
  5. Yaziyi Turkiye'ye uyarliyor olsaydik, herhalde detektiflik dizileri yerine reality showlar, spor sayfalari yerine televoleler dememiz uygun olurdu. Porno aynen kalabilir. Westernler yerine Cuneyt Arkin filmleri demek akla geliyor ama onlar da pek moda degil artik. Bir de, bizde kadinlar televolelerle, reality showlarla daha mi az ilgileniyorlar acaba, kestirmek zor.
  6. Konusmanin yapildigi 1974 yilinda renkli televizyon daha luks bir sey olmali. Gunumuz Turkiye'sine uyarlamasi bulasik makinesi veya belki de bir yazlik olabilir.
  7. H.C. Anderssen'den bahsediyor. Masalda sahtekar terzi krala sadece akillilarin gorebilecegi bir elbise diktigini iddia eder. Kral da dahil herkes, aptalligi aciga cikmasin diye olmayan elbiseyi goruyormus gibi yapar. Gercek, torende bir cocugun, 'Aa, Kral ciplak' diye bagirmasindan sonra anlasilir.
  8. James Thurber'in hikayesini cok yakinda bu sayfalarda bulabilirsiniz.
-o-

Ana Sayfa