Deniz saskinligindan gizlenmeyi unutmus, nefes nefese okula etude gitmekte olan cocuklara dogru kosuyordu.
- Oglum, yapabilir mi lan sahiden herif? Toplu okuldan uzaklastirma? Mezuniyete iki hafta kala? Gezi de yatar?
- Ne bileyim oglum. Insan serefsiz olunca...
- Ulan, Deniz geliyor, huop. Agzina siciim senin, nerdesiniz oglum siz?
-Nerdeydiniz oglum, tum gece? Sabah etudunde az daha yakalanacaktiniz. Yeterince bela var zaten basimizda!
- Cee mill? Vaay. N'aber? Etudde degildik di mi? Iyi iyi. Isler yolunda. Bela? Hangi?
- Kafan iyi mi senin? Ulan, hayvan herifler, iki gun kacmasaniz olur musunuz? Mudur, cekip caniniza okuyacam diye konusma yapiyor, ertesi gun, pirr. Ya bir de yakalansaydiniz simdi?
- Caniniza okuyacam? Aaaa. evvvet. dur bakalim. belki. gorecez. Abi o degil, Emine'yi gordun mu? Emine'yi bulmam lazim.
- Ruyanda mi gordun oglum Emine'yi? Hah hah hah. Sinifa cikti az once.
- Yurda giremediniz mi oglum? Disarida yatmissiniz, ceketin burus burus.
- Ceket? Evet. Haa. Abi, aklim basimda degil, gitmem lazim.
" Sevgili Deniz, Bu hafta sonu liseden mezuniyetimizin onuncu yili olacak. Okulda mutevazi bir kutlama duzenliyoruz. Yillardir gormedigimiz arkadaslar, hem hasret giderecek, hem de bir guzel eglenecegiz. Pazar aksami, saat dokuzda, okulun kantininde. Her sey ayarlandi. Bekliyoruz.
Not: Kalin giyin. "
Deniz, gelen mektubu ikinci kez okudu. "Imza yok" diye mirildandi: "Kimin fikri acaba?"
Mektubu burusturdu, atacakken vazgecti. Tekrar acti okudu. "Sacma sapan bir sey. Aksam dokuz sacma sapan bir saat. Kalin giyin de ne demek hem? Ne planliyorlar acaba?"
Fen lisesini mezuniyetinden beri hemen hic dusunmemisti. Baslarda dusunmemek icin kendini zorlamis, sonra da zaten unutup gitmisti. "Yeniden okula donus.. Eski yuzler.. Eski sakalar.. Ic sikintisi.. Hos, eski yuzler olmayacak. On yil uzun zaman. Kim, nasil degisti acaba?"
- Ya ben nasil degistim?
Zamanla, gecmisin ne kadar bulaniklasmis oldugunu hissetti. Genclik, heyecan. Her seye kudretli olma hissi. Ask...
"Ic sikintisi" dedi, kendi kendine. "Eski yuzler.. Eski tartismalar.. Eski hesaplasmalar.. Ailesiyle gelenler olacak.Gundelik konusmalar. Sanki birbirimizi on yildir degil iki haftadir gormemisiz gibi. Metin genel mudur olmus diye duydum. Hala, aslinda nasil kafa dengi oldugunu ispatlamak icin fikralar anlatacak. Zoraki gulecegiz. Tatsiz.. " Kahvalti sofrasini oldugu gibi birakti. Sandalyeye asili gomlegini giydi. Ceketini giydi. Cikarken, "Ote yandan.." diye mirildandi. "belki.."
Belki ne?
Sagnak hizlaninca, Mahmut yavasladi, sis farlarini yakti, vitesi ikiye kuculttu. "Yokus.. O zaman daha mi uzun gelirdi yokus bize? Ayni yokus oysa. Asfaltin catlaklari bile aynidir, allah bilir. Hic bir sey degismemis buralarda.. Zaman akmamis gibi.."
-Neden geldim bugun buraya sanki? Hic bir iyi anisi olmayan bir yer.. Hic bir anlami olmayan uc yil.. hic. Hic. HIC! O gunden sonra..
Dusuncesi bu noktaya geldiginde yuzunu burusturdu, gereksiz yere gaza basti. Vitesi uce atip, sigarasini yakti. Dusuncelerini tehlikeli konudan uzaklastirdi. "Niye geldim sanki!" Soylenmek tehlikesiz.
Araba okulun kapisini gectigi anda sagnak diniverdi. Mahmut sasirdi. "Ayisigi.. Yurtlar.. Agaclar boy atmis tabii.. Binalar da biraz daha bakimsizlasmis.. Ama ayni.." Istememesine ragmen neselendi. Kimbilir ne sikici olacak dedi, suratini asmaya calisti. Ama nesesi baskin geliyordu.
Emine kasedi pilli teybe koydu:
When I was just a little girl I asked my mother, "What will I be? Will I be pretty, will I be rich?" Here's what she said to me
Tayfun agacin dibinde oturdugu yerden dogruldu: - Biralar bitti. Kac tane alayim?
- Ben isterim.
Emine: - Sssh. Susun, sarkiyi dinleyin. Tayfun otur yerine, sarki bitmeden bir yere gitmek yok!
Que Sera Sera Whatever will be will be The future's not ours to see Que Sera Sera
Sarki caldi, bitti. Deniz yaridan sonra icmeyi unutup kulunu uzattigi sigarasini sondurdu, yenisini yakti: "Cok guzel bir sarki. Gercekten guzel" Emine'ye bakti. Mirildandi: "When I grew up, and fell in love. I asked my sweetheart what lies ahead. Will we have rainbows day after day?"
Mahmut soylendi: "Sus oglum, sictin sarkinin icine. Emine, basa sarsana, bir daha dinleyelim"
Tafyun: "Nasil anliyorsunuz oglum sarkinin sozlerini? Bana da soyleyin bari ne diyor"
Deniz, devam ederek: "Que Sera Sera. Whatever will be will be .."
Emine'ye dondu: "Que Sera, ne demek biliyor musun?"
Emine, Deniz'in gozlerinin icine bakti. "Kader demek herhalde. Ne olacaksa olacak"
Bir kere daha dinlediler sarkiyi. Tayfun korunun ustundeki bakkala gitti, dordune de birer bira daha ismarladi. Mahmut kollarini basinin arkasina kavusturdu, yere sirt ustu uzandi. Agaclarin dallarinin arasindan gokyuzunu seyretti. Deniz, "ben sarhos oldum" dedi. Tayfun, firsati kacirmadi: "Oglum, sen ayikken de sarhossun kac zamandir. Ne is?" Deniz kizardi. Emine bir bira daha istedi. Tayfun birer bira daha, yaninda da iki paket sigara almaya gitti. Mahmut, -kendi kendisini ince dusunceliliginden oturu kutlayarak- uzaga isemeye gitti. Deniz'le Emine birbirlerine baktilar, konusmadilar. Emine, "ben de ODTU yazacagim" dedi, "arkadaslardan kopmak istemiyorum" Deniz'in basi dondu.
Ucuncu bira kalanlari da sarhos etmeye yetti. "Iki ay sonra mezun olacagiz", dedi Mahmut. "Ve sonra ne olacak kimbilir" "Birbirimizden hic kopmayalim" dedi Tayfun. Deniz bu dilegi anlamsiz buldu; aksi bir ihtimal mi var! Emine, "her ne olursa olsun, yillar sonra bir gun yine bu koruda bulusalim, sarki soyleyelim" dedi. Herkes kabul etti. Mahmut'un gozleri yasardi. "Ben de sarhos oldum" dedi, "icimden aglamak geliyor"
Aksam etudune on dakika kala kalktilar. Hicbiri tek basinda ayakta duramadigi icin birbirlerinin kollarina girdiler. Deniz yol boyu "Que Sera Sera" diye bagirarak -yalan yanlis- sarkiyi soyledi.
Tayfun arabasini park etti. "Tuhaf," dedi. "Sehri sel basiyor, burada tek damla yagmur yagmamis" "Tuhaf", dedi tekrar. "Hic bir araba da yok. Aptalca bir saka mi yoksa bu mektup? Geri mi donsem acaba?" Izmir'den yola cikali beri, belki on defa geri donmeye kalkmis, her seferinde icinden bir ses engel olmustu. "Neden geldim sanki" dedi kendi kendine. "Kimseyi gormek istemiyorum. Kimsenin beni gormesini istemiyorum.."
Aksam etudu coktan baslamis tabii. Hic kimse de yok ortada. Ama kantinin isigi yaniyor.. Kantine ilerledi. Iceride kimse yoktu. Bir kosede dort kisilik bir masa kurulmustu. "Mezeler, raki.. Ama niye dort kisilik? Niye hic kimse yok?"
Ayakta, ne yapacagini bilemez halde kaldi. Sonra, kendisine bir kadeh raki koydu. Kafaya dikti. Ikincisini koydugu anda kapida Deniz belirdi: "Tayfun? Meraba! Nedir, niye kimse yok?"
Tayfun, bilmiyorum anlaminda kafasini salladi. Ayaga kalkti. Kucaklasacak oldular, durakladilar, el sikistilar. Tayfun sordu: "Sen mi gonderdin davet mektubunu?" "Hayir" dedi Deniz: "Tum donem davetli anlamistim, kimse yok.." "Ben de oyle anlamistim" dedi Tayfun. "Belki oyleydi, ama sadece ikimiz geldik. Ama sadece dort kisilik masa hazirlanmis.."
- Kantinci yok mu?
- Hayir, hic kimseyi gormedim.
Deniz pardesosunu cikardi. Oturdu. Sigara uzatti. Tayfun, "Sagol" dedi, "biraktim, birkac yil oluyor" Birbirlerine soylenecek tum sozleri az once bitirmis iki insan, birbirlerine baktilar. "Ee," dedi Deniz. "Nasil gidiyor isler?"
- Idare eder, ya senin?
On dakika sonra Mahmut iceri daldi. "Deniz, Tayfun, nasilsiniz? Digerleri nerede?"
Ayaga kalktilar, el sikistilar. Mektubu Mahmut'un da yazmadigi anlasildi. "Burada tuhaf birseyler var" dedi Mahmut. "Araba okulun kapisindan gecer gecmez, yagmur kesildi. Sasirdim, arabayi geri aldim, kapidan cikinca geri basladi. Daha dogrusu, yagmurun siniri tam kapi. Bir adim otede bardaktan bosalircasina yagiyor, bir adim beride tek damla yok"
Ickileri tazelediler. Havadan sudan sohbete koyuldular. Lafin fen lisesine gelmemesine ozen gosterdiler.Mahmut basta "baska bir isim var, yarim saat sonra kalkmam lazim" demisti. Dokuz bucuk oldugunda yarim saat daha kalabilecegine karar verdi.
- Cahil insanlar. Laf anlatamiyorsun ki. Heyecanlanmamasi gerek hastanin diyorsun, yirmi kisi dolusmuslar odaya, bir agizdan konusuyorlar. Bir kriz daha gecirse sucu yine bizden bilecekler. Kapida biri mi var? A a, Emine degil mi o, iceri giriyor..
Deniz yerinden sicradi: "Nerede? Evet, gercekten Emine. Bunca yildan sonra.."
Mahmut sasirdi: "Emine mi? Hayir olamaz. Aman tanrim, siz duymadiniz mi o olayi?"
Kapi acildi. Emine iceri girdi. "Emine!" Diye bagirdi Tayfun. "N'aber, hic degismemissin" Mahmut bembeyaz kesildi. Ayaga kalkti. Emine'ye dogru ilerledi. Elini Emine'nin omzuna uzatti, dokundu. "Sahiden sen misin?"
Emine Mahmut'u kucakladi. "Tabii benim, ya kim olacakti?" Sonra Tayfun'a dondu, onu kucakladi.En son Deniz'e yoneldi. Bir an durakladi, sonra onu da kucakladi. Mahmut'un saskinligi gecmemisti, sandalyesine otururken gozlerini Emine'den ayiramiyordu: "Ben de duymustum ki..."
Emine Mahmut'a bakti. "Ne duymustun?" Aa, sobanin yaninda kulustur bir radyo duruyor, calisiyor mu acaba? Emine lambali radyoya gidip dugmesini cevirirken, Mahmut kocaman bir nefes verdi. "Hic. Yanlis duymusum demek ki" Birden cok sevindi. "Hey, dur bir daha sarilayim sana! Hos geldin, iyi ki geldin!"
Deniz, Emine'ye sordu. "Sen miydin mektubu gonderen? Niye sadece dordumuzu cagirdin?" Emine "Hayir" dedi kisaca. Radyoda turku calan bir kanal buldu.
Sobalarinda kuru da mese yaniyor efem..
Oturdu. "Sigarasi olan var mi?"
Mahmut sigara uzatti. Hala gozlerini Emine'den alamiyordu. Tayfun, "bana da versene" dedi.
Deniz, "dort kisilik masa.. " diye mirildandi. "Ve dort kisi toplandik iste. Ama mektup.. " Emine'ye dondu, "mektubu senin gondermedigine emin misin?" Emine o sirada sirayla patlican salata, beyaz peynir ve taratordan kocaman lokmalar almis, agzini zorlukla kapatiyordu. Lokmasini yutarken, basini salladi: "hayir"
Tayfun, "elbisen ne guzelmis" dedi, Emine'ye. "Bastan sona beyaz" "Mezuniyet balosunda giymek icin almistim" dedi Emine. "Sonra, biliyorsunuz, giyemedim. Kismet buguneymis. Ne guzel kanal bulmusum, hep eski gunlerde soyledigimiz turkuleri caliyor. "
Yuksek yuksek tepelere ev kurmasinlar Asri asri memlekete kiz vermesinler
Mahmut kadehini tepe dikti. Oksurdu, durakladi. "Ben" dedi, Emine'ye, "senin oldugunu duymustum. Liseden mezun olduktan hemen sonra. Trafik kazasinda.."
Emine guldu. "Ben kendimi hic de olmus gibi hissetmiyorum"
- Aylarca kendime gelemedim uzuntuden. Donemden kimseyi arayip teyit ettirmek de gelmedi aklima, kimseyi gormek istemiyordum daha dogrusu zaten. Allah uzun omurler versin!
- Hepimize! dedi Emine.
"Neler yaptin peki bu on yil icinde?" diye sordu Tayfun. "Hic haber alamadik senden. Deniz, biliyorum ODTU elektirigi bitirdi, ASELSAN miydi, orada calisiyor. Mahmut, sen Bogazici Insaat" "Evet, Bursa'dayim simdi" dedi Mahmut, "metro projesinde" "Ben" diye devam etti Tayfun, "Hacettepe Tip. Kalp ihtisasi yapiyorum. Birbirimizle gorusmediysek de haberlerini aldik. Sen nereye gittin, neler yaptin, hic haberin gelmedi"
Emine "bos ver" dedi. "Eski gunlerden bahsedelim. Yurtlarin arkasina fidan dikmisler, gordunuz mu? Hatirladiniz mi, zamaninda biz de heves edip agac dikmistik, sonra da sulamayinca kuruyup gitmislerdi"
Deniz, "tuvalet yoktu di mi bu kantinde?" diye sordu. "Ben bir iseyip gelecegim" Donup masaya oturdugunda gozlerini Emine'ye dikti. "Disarida uc araba var. Biri benim, obur ikisi de Tayfun'la Mahmut'un olmali. Sen nasil geldin buraya? Hem de yurtlarin arkasini da gorerek?"
- Sen dedektif olmaliydin aslinda. Yurudum, tamam mi?
- Islanmamissin. Okulun disinda bardaktan bosanircasina yagmur yagiyor.
- Yagmur mu? Hava piril pirildi ben gelirken.
Haluk koridora cikmis bagiriyordu: - Kim yaptiysa anasini avradini, soyunu sopunu, yedi sulalesini ...
Herkes odalarindan cikti. Deniz sordu: Haluk ne oldu abi, ne var?
- Hirsiz var abi. Seksen bin liram calinmis, gezi paramdi.
- Yastigimin altinda duruyordu bir haftadir. Sabah uyandigimda oradaydi. Simdi yok.
Her kafadan bir ses cikmaya basladi:
- Yere falan dusmustur belki.
- Emin misin oglum, kicina basina sokmussundur parani, calmaz kimse.
- Yastigini paylastin mi kimseyle dun aksam? Hah hah hah.
- Kes lan, yere mere baktik herhalde. Yok iste yok. Allah belasini versin, her kimse, baska da birsey demem. Sen de kes espri yapmayi.
- Abi, toparlariz aramizda o kadar parayi, bi sekilde gelirsin geziye, takma kafayi.
- Geziye de sicayim, boyle doneme de sicayim. Kilit altinda mi tutacagiz lan esyalarimizi uc yildan sonra? Ben idareye gidiyorum oglum, kimse bulsunlar.
- Sst, sakin ol oglum, idare nereden bulsun, kim calmis.
- Gitme oglum. Yeterince sorun var zaten idareyle. Bi gezi sozu verdi, mudur olacak ipne, iptal etmek icin bahane ariyor simdi de zaten.
- Haram zikkim olsun. Evden de isteyemem bir daha.
- Tamam oglum, para toplariz, hallederiz.
Emine arnavut cigeri yiyecek olan var mi diye sordu. Kimsenin cevabini beklemeden kalan arnavut cigerinin hepsini bir lokmada yuttu. "Hmm, harika olmus. Sise kimdeydi, yine bitti rakim. Ne diyordum, evet, ne eglenceli gunlerdi, degil mi? Hatirliyor musunuz, Tevfik Fikret macina gittigimizde, hep beraber arka bahceye kacmistik sigara icmek icin..." Mahmut, siseye uzanip bardagini doldururken devam etti: Sagol Mahmut, buz da sen de mi? Kafan amma acilmis bu arada, sabun kullan sampuan yerine, ne diyordum, hani cocuk geldi, sigara istedi, meger ogretmenmis.."
- "Mutlu yillar miydi yani sence" diye sozunu kesti Deniz Emine'nin.
- Nasil? Elbette, elbette mutlu yillardi. Ne mutlu yillardi.
- "Vicdani rahat olanlar icin mutlu yillardir belki!" Bunu Tayfun soylemisti.
Hep beraber Tayfun'a baktilar. Mahmut Emine'nin bardagina koymak uzere oldugu buzu kasiktan dusurdu.
- "Ne demek istiyorsun" diye sordu Deniz.
- "Bendim o hirsiz" dedi, Tayfun, "Haluk'un parasini calan"
Mahmut bu nasil saka dercesine Tayfun'a bakti. Saka olmadigini anlayinca ellerini basinin arasina aldi. "Neden soyluyorsun peki simdi?"
- Geziye gitmek icin tabii. Param yoktu. Isteyemedim nedense kimseden. Sabah, dersten once sigara istemeye girmistim odalarina, kimse yoktu. Yastigin altindan paralari gordum. Bir an... Haluk nasilsa bulur dedim para. Sonra gezi de olmadi zaten biliyorsunuz.
Deniz ayaga kalkti. "Bu kadari yeter. Ben gidiyorum"
- Bir hafta sonra Hayrettin Korusuna gittim. Haluk'u gordum. Bira ismarlayayim dedim. Ne yapacaktim bilmiyorum, itiraf edecektim herhalde. Parasini verecektim...
Emine: - Deniz, lafin sonunu bekler misin lutfen? Hala istedigin anda pat diye gidebiliyorsun.
Deniz, ofkeyle Emine'ye bakti. Derin soluk aldi, verdi. Agzini acti, yeniden kapadi. Sonra sallana sallana tekrar masaya oturdu.
- Haluk bira teklifimi reddetti. "Neye borcluyuz bu comertligini" diye sordu, imali imali. Bilmiyorum, biliyor muydu benim yaptigimi. Gozlerimi kacirdim. Itiraf edemedim. Kendime bira alacaktim, ondan da vazgectim. Yurda gittim, odama kapandim uyudum. Dort gun sonra da okul bitti zaten.
- Sonra da burdasin, oyle mi? Diye sordu Mahmut.
Cevap gelmedi.
Que Sera Sera Whatever will be will be The Future's not ours to see Que Sera Sera
"Hey, radyoda ne caliyor" dedi Emine. "O gunu hatirladiniz mi? Koruya inmistik hani dordumuz. Gunun birinde tekrar bulusup koruya inmeye soz vermistik. Hadi gelin, koruya iniyoruz"
- "Neden simdi? Neden bu aksam?" diye sorusunu tekrarladi Mahmut.
- "Gezinin iptal edilmesinin nedenlerinden biri de o hirsizlik olayiydi" dedi Deniz.
"Neden olmasin" dedi Tayfun Mahmut'a cevaben. "Yillar sonra bir araya gelmisiz. Baska ne zaman anlatacaktim?" Deniz'e dondu. "Evet" dedi. "Once Haluk geziye gitmekten vazgecti. O vazgecince ben de vazgectim. O gitmeden ben de gidemezdim.. Ama asil neden bu degildi biliyorsun... Yirmi kisi birden toplu uzaklastirma aldi, obur kacip icme olayindan.. Onlar da gelmeyince kimsenin hevesi kalmadi.."
- Buradan da hirsizligin kotu birsey olmadigi sonucu cikiyor herhalde, dedi Deniz.
- Deniz, ne oluyor sana? Kalas gibi bir herif olmussun! diye bagirdi Emine.
- Ben gidiyorum dedi Tayfun. Bir daha gorusecegimizi zannetmem, hakkinizi helal edin.
Mahmut soze basladi: "Yirmi kisi birden okuldan uzaklastirildi, daha da kotusu icerden ispiyonlanmislardi. Ispiyoncunun kim ...."
Emine: "Mahmut, tamam simdi degil. Tayfun, sen de otur, hicbirimiz bir yere gitmiyoruz. Daha dogrusu koruya gidiyoruz, hadi kalkin"
Deniz, Emine'ye dondu: "Kalin giyin.. Koruya gidecegimiz icin mi kalin giyinmemiz gerekiyordu?"
Mahmut, Deniz'in yakasina yapisti. "Deniz, rahat birak kizi" Emine'ye donerek, "ben geliyorum koruya. Tayfun sen de geliyorsun herhalde. Deniz, sen de kararini ver, geliyor musun, kaliyor musun? Kantinin dolabinda bir suru bira gorunuyor. Normal zamanda bira satilmayacagina gore bizim icin birakilmis besbelli. Kapisinin kilitli olmadigina bahse girerim. Hadi herkes ellerine biralarini alsin.."
Kalktilar. Biralarini aldilar. Deniz, onundeki kadehi bitirdi. "Bekleyin ben de geliyorum" diye seslendi.
- Oglum, basin buyuk belada. Bekci seni gormus. Digerlerini bulamazsak, senin canina okurum. Disiplin notun zaten alti. Bir hafta kaldi demem, veririm uzaklastirmayi..
- Kimlerin katildigini soylememi istemiyorsunuz degil mi? Hocam, soyleyemem, gercekten soyleyemem.
- Iyi dusun, tasin, bana bu fiyakalar sokmez. Uzaklastirmayi aldigin gibi okuldan atilirsin. Universitede yurda giremezsin. Ailenin durumu da iyi degil, biliyorsun.....
Kimlerdi, nasil olsa bulacagim. Olan sana olacak...
- ..... Tasdiknamemi hazir etmis. Onu gosterdi.. Imzalar bile tamam. Aglamaya basladim. Kimlerdi soyle hemen simdi yirtip atayim dedi.
- Guray vardi mesela di mi kacanlar arasinda diye soruverdi. Basimi egdim, evet anlaminda salladim. Sonra kendime geldigimde butun isimleri vermistim bile...
Mahmut, buraya geldiginde sustu. Kimseden ses cikmadi. Baska bir ses tonuyla devam etti: "Mudur, tasdiknamemi yirtti... Odadan gondermeden once aglamamin dinmesini bekledi... Arkadaslarin gozunu yasli gormesin diye saka yapti.. Odadan cikmadan once, "aferin" dedi bana, "dogrusunu yaptin.." Sirtimi sivazlayacak oldu, geri cekildim, kactim..."
- "Ve yirmi iki kisi bes gun uzaklastirma aldi.." dedi Deniz. "Ve, herkes evine gidince, geziden de vazgecildi.. Hatta mezuniyet balosu bile olmadi.."
- "Gezinin olmamasi cok onemli degil" dedi Tayfun. "Mezuniyet balosu da oyle.. Ama ispiyon yemis olmak, tum isimler.. tek tek.. Mudurun bayrak torenindeki sozleri.. Alay etmesi.. Bir daha da bir araya gelmedik donemcek..."
- "Gelmediniz mi sahiden?" diye sordu Mahmut. "Ben yoktum tabii.. Bir sabah uyaniyorsun, gencsin, mutlusun, raconsun.. Delikanlisin. Ayni aksam yatiyorsun.. Delikanli degilmissin meger.. Ispiyoncu. Buymussun iste. Ispiyoncu.."
- "Disiplin notun 6 oldugu icin, mudur kimsenin okuldan atilmasini istemedigi icin atilmadin sanmistik, biz de" dedi Tayfun.
- Yillarca muduru oldurmeyi bile dusledim.. Ne ise yarayacaksa.. Cesaret bulamadim.. Birseyler ispat etmenin yolu bu degil.. Kaldi ki birseyler ispat edecek kimsem de yok.
- "Neden olmasin, biz variz" dedi Emine. "Yani, oldur demiyorum tabii"
Mahmut Deniz'e dondu. "Arada seni de tohmet altinda biraktiysam ozur dilerim. Benden baska tart almayan tek kisi sendin. Senin ismini soylemeyi unutmusum"
"Kimse Deniz'den suphelenmedi" dedi Tayfun. "Senden de suphelenmedi. Herkes herkesten suphelendi daha dogrusu. Kimseden ozellikle suphelenilmedi.."
"Hadi konuyu degistirelim", dedi Emine. "Turku soyleyelim mi?"
Istanbul'dan Uskudara yol gider..
Bir dakika dedi Tayfun. Onu soylemeyelim. Seyi soyleyelim:
Su Firatin suyu akar derindir oy oy, Olem olem akar derindir oy.
"Ne guzel turkuymus" dedi Emine. "Hic duymamistim daha once"
- Duymamis miydin? Tahmin etmistim.. Peki senin istedigini soyleyelim.
Deniz ile Emine kantinden cikmis yurtlara yuruyorlardi. Emine sesi titreyerek konusuyordu: "Tart alanlar gitti bile.. Geziyi iptal ettik.. Mezuniyet balosu bile olmayacak.. Simdi de bes kisi kalkmis tatile gidiyorsunuz.."
Deniz: "Keske senin de ailenden izin alip gelebilme olanagin olsaydi" dedi.
- Mumkun olmadigini biliyorsun. Bir hafta sonra mezun olacagiz. Ve kimse olmayacak. Son gunlerimizin boyle olacagini hic hayal edemezdim.. Tatile universite sinavindan sonra gidemez miydiniz? Yazin?
- Ama her sey ayarlandi biliyorsun. Hem sinav oncesi bir kac gun tatil cok iyi gelecek herkese.
- Yani gidebilenlere.
- Emine, bana neden kiziyorsun? Gezinin iptal edilmesinin sorumlusu ben degilim. Ailenden izin alamamanin sorumlusu da ben degilim.
- Bu hafta sonu Dokunulmazlara gidecektik. Geziyi iptal etmeye karar verdiginizde soz vermistin.
- Evet, vermistim. Ama sonra bu tatil isi cikinca.. Topu topuna uc gunlugune gidecegiz zaten. Pazartesi sabah donmus olacagiz.
- Sonra, carsambaya da herkes evine gidiyor zaten.
Yurtlarin onune gelmislerdi. Durdular. Deniz gulumsedi, elini Emine'nin omzuna koydu: - Yazin belki sizin oralara gelmeye calisacagim. Telefonlasacagiz sonra.. Hem, bir yere gittigimiz yok ki, seneye ODTU'de bulusacagiz iste.
Emine omzunu Deniz'den kurtardi: "Hic anlamiyorsun degil mi? Hic" Biraz sonra devam etti: "Bu aksam annemleri ariyorum. Ben de memlekete gidecegim, yarin aksam. Nasilsa rapor alacaktim, uc gunluk fazla alirim"
- Ama.. Hani, Carsambaya kadar kalacaktin? Biz Pazartesi sabahi donmus olacagiz.
- Ama dondugunuzde beni bulamayacaksiniz. Bulamayacaksin.
- Ama neden? Neden fikrini degistirdin, anlamiyorum.
- Sen de hafta sonu sinemaya gitme konusunda fikrini degistirdin. Evime gidip sinava calisacagim, oldu mu?
- E, yeter artik ama. Uc yildir ilk defa arkadaslarla tatile cikacagiz. Neler oluyor sana anlamiyorum.
- Bu aksam ararsam yarina bilet bulurum herhalde. Aslinda keske bu aksamdan gitseydim!
- Peki. Gitmek istiyorsan git. Otogara gelip ugurlamak isterdim ama, yarin odalar arasi bric turnuvamizin finalini yapacagiz ilk etudde. 57 toptan tart alinca finale ciktik ya.
- Biliyorum. Bric turnuvaniz var. Ondan once de futbol turnuvaniz vardi. Ondan once ne vardi hatirlamiyorum. Sonra tatiliniz olacak. Merak etme otogara kadar kendim gidebilirim!
- Seni ozleyecegim. Yazin ararim ama soz!
- Ozleme. Arama.
- Ee, yeter artik ama. Kizdiriyorsun insani. Ben gidiyorum..
Deniz, arkasini dondu, erkek yurduna yoneldi. Emine Deniz'in arkasindan bir muddet bakti. Sonra o da kiz yurduna girdi.
Havada bulut yok, bu ne dumandir Mahlede olum yok, bu ne figandir
Deniz turku soylemeyi birakti. Agaca yaslandi. Gozlerini kapatti. "Basim donuyor. Burada sizip kalmasak bari. Yarin nasil bir gun olacak? Yarin.. Emine olacak mi?"
"O kadar cok aradim ki seni!" dedi birden bagirarak. Digerleri turku soylemeyi biraktilar, Deniz'e baktilar. "Telefonlariniz cevap vermedi. Mektup yazdim. Belki yirmi tane. Cevap gelmedi. Sonuncusu geri dondu. Bu adreste boyle biri yok diye. Universite sinavlari aciklandiginda numarana baktim. Bulamadim kazananlarin listesinde. O kadar cok aradim ki.. O kadar cok ozledim ki.."
Emine Deniz'e bakti. Cevap vermedi. Tayfun kipirdandi. "Yalniz konusmak isterseniz.."
Deniz Tayfun'un dedigini duymadi bile. "Ozur dilerim dedi. Beni affet. Ozur dilerim. Esseklik ettim. Tatilin cani cehenneme demeliydim. Diyemedim. Tatil de zehir zikkim oldu zaten"
Ayaga kalkti. Sallana sallana Emine'nin yanina gitti. Emine hala kipirdamadan oturuyor, Deniz'e bakiyordu. Mahmut, Tayfun'a 'biz gitsek mi ki' diye isaret yapti. Emine, "kalin" diye fisildadi.
- Kac yil gecti? On mu? On yil. On dakika gibi. Okul, askerlik. Is. Cani cehenneme. Sss, kimde sigara var? Yakip da verin, benim basim donuyor. Emine! Sen ne yaptin bunca zaman bilmiyorum.. Seni seviyorum. O zaman hic soylememistim degil mi? Ne aptalim.
Aglamaya basladi. Digerleri sessizlik icinde beklediler. Sonra, basini kaldirdi gulerek "Biliyor musunuz, yeniden Dokunulmazlar gelmis sinemalara. O zaman gidememistik hani. Ne dersiniz, belki gelecek hafta sonu.. Mahmut'a dondu. Sen Izmit'tesin tabii. Bursa miydi yoksa. Cani cehenneme. Olsun, gelirsin yine de, di mi? Sonra tekrar aglamaya basladi. Lutfen gel. Essek herif, demek benim ismimi unuttun ha. Ya beni ispiyoncu sansalardi, o yuzden! Ay pardon. Neyse. Cani cehenneme."
Sesi sayiklamaya donustu. Emine, kalkti. Deniz'e sarildi. "Tamam, canim. Sakin ol. Her sey yolunda. Her sey yolunda... Sakin ol, tamam mi?"
- Oglum, basin buyuk belada. Bekci seni gormus. Digerlerini bulamazsak, senin canina okurum. Disiplin notun zaten alti. Bir hafta kaldi demem, veririm uzaklastirmayi..
- Kimlerin katildigini soylememi istemiyorsunuz degil mi? Hocam, soyleyemem, gercekten soyleyemem.
- Iyi dusun, tasin, bana bu fiyakalar sokmez. Uzaklastirmayi aldigin gibi okuldan atilirsin. Universitede yurda giremezsin. Ailenin durumu da iyi degil, biliyorsun.....
- Kimlerdi, nasil olsa bulacagim. Olan sana olacak...
Mahmut, mudure bakti. Gulumsedi. "Hocam, kimlerin kactigini soyleyemem. Ben ispiyoncu degilim. Bana bu sekilde santaj yapmanizi da hic dogru bulmuyorum. "
- Sen ne diyorsun evladim! Ne demek ispiyon! Ne demek santaj! Kacanlarin kimler oldugunu soylemek zaten gorevin! Ben sana atilmaman icin bir firsat veriyorum.
Kendini tutamadi. Koltugundan kalkti, Mahmut'a bir tokat atti. "Ne demek santaj!"
Mahmut elini yanagina goturdu. Agzini acti. Kapatti. Derin bir nefes aldi.
- "Okuldan kacmak dogru bir davranis midir bilmiyorum" dedi. "Okuldan kacanlari yakalamak goreviniz olabilir, onu da anliyorum. Ama mezuniyete iki hafta kala boyle masum bir suctan oturu teror estirmenizin dogru olmadigini biliyorum. Beni ispiyonculuga zorlamanizin dogru olmadigini da biliyorum. Kacanlarin kimler oldugunu soylemeyecegim. Beni bu nedenle okuldan atacaksaniz, buyrun atin."
Sustu. Mudurun konusmasina firsat vermeden ekledi: "Ayrica bana bir kere daha vuracak olursaniz, sizi sikayet edecegim"
Mahmut ve Tayfun agacin dibinde uyumakta olan Deniz'i durtuyorlardi: - Deniz, kalk oglum. kalk artik. Tekmelesek uyanir mi ki?
Deniz, gozlerini acti. Yeniden kapatti. 'Neredeyim ben? Hayrettin korusu. Dun gece.. Amma icmisim. Kafam zonkluyor. Halay cekmeye kalkip yerlere yuvarlandigimizi hatirliyorum. Bir de hep beraber hungur hungur agladigimizi hatirliyorum. Tayfun. Mahmut. Emine'
Gozlerini acti: - Emine nerede?
Birden buyuk bir korkuya kapildi: "Ne oluyor? Ne olmus size boyle"
Tayfun Deniz'in yanina coktu. "Dun geceyi hatirliyorsun demek.. Iyi. O kadar ictin ki. Hatirlamayacagindan korkmustuk. Sakin ol ve diyeceklerimi iyi dinle. Dun aksam burada sizmisiz. Kalktigimizda uzerimizde okul ceketleri, kravatlar vardi. Saclar sakallar gitmis. Sivilcelerim bile geri gelmis.. Yola ciktik. Hayrettin abinin dukkani oldugu yerde duruyor.. Yikilmamis. Hayrola gencler, erkencisiniz dedi. Ne oldugunu sasirdik. Bugunun gazetesini istedik. Ne oldu dersin? Bak, bugunun gazetesi. Tarihini goruyor musun? 12 Mayis 1989.. Bugun 12 Mayis 1989. On yil oncesi.."
Deniz "olamaz" dedi. "On yil oncesi. Daha liseden mezun bile olmamisiz.. Kac dedin? 12 Mayis mi? Birden aklina baska bir sey geldi. Emine? Emine nerede?"
"Yok" dedi Mahmut. "Kalktigimizda yoktu. Baska bir ses tonuyla ekledi. Belki yemekhanededir. Her sabahki gibi herkesle beraber etudden cikmis kahvalti ediyor. Dun gece gordugumuz Emine ise yok. Kaybolmus"
Biraz durakladi. "Bak, sana bir sey anlatacagim. Dun aksamki havayi hatirliyor musun? Bardaktan bosalircasina yagmur yagiyordu. Ama okulun icine degil. Sonra koruya geldik. Koru da okulun icinde degil. Ama yerler kupkuruydu.. "
"Ee, ne anlama geliyor bu" diye sordu Deniz. "On yil oncesi.. Ruya mi bu? Veya hangisi ruya? Liseden mezun oldum, on yil gecti, bir gun okula gittik. Ve liseye dondugumuzu goruyorum ruyamda.. Veya, lisedeydik, kactik, koruda sizdik. On yillik bir ruya gordum. "
"Bilmiyorum" dedi Tayfun. "Bence ikisi de ruya degil. Gerisini bilmiyorum.."
"Dinle" dedi Mahmut. "Sana anlatmam gereken onemli bir sey var. Emine hakkinda.. Liseden mezun olduktan iki yil sonra ogrendim. Bir arkadasindan. Ayni ortaokuldalarmis, ben de universiteden taniyordum. Her neyse.O soylemisti bana, Emine'nin trafik kazasinda oldugunu. O da gazetede gormus zamaninda. Tarihini bile hatirliyordu. 24 Mayis 89. Universite sinavi bile olmadan.."
- Dun aksam, birdenbire Emine'yi gorunce.. Nasil sasirdigimi biliyorsun. Hic degismemis hem de. Ayni lisedeki hali. Sevincim agir basti tabii, ustunde durmadim. Ama simdi...
- Emine olmus mu? Olamaz, dun aksam gormedik mi? Hepimiz gorduk. Anlamiyorum.
- "Anlamaya calisma" dedi Tayfun. "Ben de anlamiyorum. Ama hatirlamiyor musun? Lise bittiginden beri ne yaptigindan hic bahsetmedi. Nerede okumus, ne is yapiyor anlatmadi. Liseden sonra cikan turkuleri bile hatirlamiyordu.."
- "Anlamiyorum" diye tekrarladi Deniz. Sustu, biraz dusundu. "Ama.." Mahmut'a dondu: "Ama belki de onemli degil, onu mu demek istiyorsun? 12 Mayis. Henuz Mayis sonu olmadi. "
Mahmut omzunu silkti. "Sansimiz varsa.. Hersey yoluna girebilir belki. Ve diger isler de.."
- Diger isler? Evet evet elbette.
Dogruldu. "Abiler, ben okula kosuyorum. Emine'yi gormeden icim rahat etmeyecek"
- Biz de ortaligi toparlayip geliyoruz. Derse gec kalmasak iyi olacak!
- Ders? Ha, tabii, evet. Derse girecek olan da biziz herhalde, di mi? Okul kiyafetiyle uyandigimiza gore.. Neyse, ben kosmaya basliyorum.
Kosarken, geri dondu: "Sizi seviyorum!"
Haluk koridora cikmis bagiriyordu: - Kim yaptiysa anasini avradini, soyunu sopunu, yedi sulalesini ...
Herkes odalarindan cikti. Deniz sordu: "Haluk ne oldu abi, ne var?"
- Hirsiz var abi. Seksen bin liram calinmis, gezi paramdi.
- Yastigimin altinda duruyordu bir haftadir. Sabah uyandigimda oradaydi. Simdi yok.
Her kafadan bir ses cikmaya basladi: - Yere falan dusmustur belki. - Emin misin oglum, kicina basina sokmussundur parani, calmaz kimse. - Yastigini paylastin mi kimseyle dun aksam? Hah hah hah.
Deniz, "bir dakika susun" dedi. Haluk'a dondu. "Parani kimin aldigini bilmiyorum, ama bunun bir saka olduguna eminim. Biraz sakinles, bir gun icinde paran geri donecek. Soz veriyorum!"
- Ne diyorsun oglum sen? Sicarim sakasina. Sen mi aldin lan parami?
- Ben almadim. Kimin aldigini da bilmiyorum. Bilsem de soylemem. Ama paran geri donecek. Sakin ol.
Tayfun ortaya cikti. "Ben almistim parani" dedi. "Buyur. Ozur dilerim. Kotu bir saka degil mi? Aslinda saka degildi pek. Her neyse. Ozur dilerim."
Herkes Tayfun'a bakti. Deniz, Tayfun'a "boyle yapmak zorunda degildin" diye fisildadi. Tayfun Deniz'e dondu. "Ona musadenle ben karar vereyim" dedi, o da fisildayarak.
Tekrar Haluk'a dondu. "Tamam, di mi? Ozur dilerim tekrar. "
Deniz ile Emine kantinden cikmis yurtlara yuruyorlardi. Emine sesi titreyerek konusuyordu: - Mahmut'un atildigina hala inanamiyorum. Yirmi iki kisi okuldan kacin. Tuta tuta bir tek disiplin notu dusuk olan tek kisi yakalansin.. Onunki de sans iste.. Geziye de gelemeyecek..
- Bos ver. Onun kafaya taktigini hic sanmiyorum.
- Universitede yurda da giremez belki diyorlar.
- Bir caresi bulunur elbette.
- Emine!
- Evet?
- Emine, seni seviyorum.
Emine durdu. Deniz'e bakti. Gulumsedi. "Bunu soyleyebilecegini hic sanmiyordum"
- Ben de sanmiyordum.. Emine, senden bir sey rica etsem, aciklama istemeden yapar misin?
- Soyle?
- Mezuniyet balosu 23'unde ya, sende aksami memlekte yola cikarim demistin, iki gun daha kalir misin okulda? Biz kalirsak baskalari da kalir hem.
- Annemlere telefonda soylemistim bile, 23'unde geliyorum diye. Hem sinava cok az kaldi, calismam lazim.
- Evet, anliyorum. Ama bilet bulamayabilirsin, otobusu kacirabilirsin. Hatta ne gerek var, fikrini degistirebilirsin. Telefon acar soylersin, iki gun gec gidersin. Sinavda da o iki gunluk calisma basini goge erdirecek degil ya.
- Neden boyle bir sey istiyorsun peki? Neyse, pardon. Aciklama istemeyecektim di mi? .... Peki, tamam.
- Hem, Dokunulmazlara gideriz demistik, beraber, gezi girdi araya. O hafta sonu gideriz. Anlastik mi?
- Anlastik. Hadi, kapilar kapanacak, girelim yurda. Ben de seni seviyorum!
Yirmi kadar kisi, basket sahalarina sandalye cekip oturmus, sohbet ediyorlardi.
- Bu kiz babasina cekiyor gunden gune, pek cirkin! Ikincisinin vakti gelmedi hem, o belki annesine ceker!
- Yaaa. Anne yaaa.
- Tayfun, ugrasma guzel kizimla! Elif, saka yapiyor amcan. Sevdigi icin.
- Ben cirkin miyim?
- Hayir tatlim, ne munasebet! Bir opucuk ver anneye. Hadi, demin tanistin ya, Mehmet'le oyna. O da seninle oynamak istiyor!
- Ne cabuk buyuyorlar yahu. Iki ay once mi gormustum? O zamandan beri bile boy atmis.
- Hasan, yurt disinda mi hala? Amma bitmez doktoraymis!
- Ne iyi oldu, bir araya geldigimiz onuncu yilda. Her sene yapalim bu bulusmayi.
- Kimin fikriydi? Ellerinize saglik, kim duzenlediyse!
Cemil Deniz'e bagirdi: "Deniz, kizina sahip ol. Ogluma sulaniyor!"
- Host, ne munasebet. Ne yapsin, benim kizim senin pasakliyi.
Emine yurt binalarina bakti. "Ne eglenceli gunlerdi, degil mi?" dedi. "Hatirliyor musunuz, Tevfik Fikret macina gittigimizde, hep beraber arka bahceye kacmistik sigara icmek icin.."
- Sen de anlatir anlatir, hep bunu anlatirsin!
Mahmut, Deniz'in yakasina yapisti. "Deniz, rahat birak kizi" Emine'ye dondu, "Nasil tahammul ediyorsun bu herife?"
- Mudur mu o gecen? Mahmut, bak seninki geciyor.
- Giriste karsilastik zaten. "Hosgeldiniz. Mezunlarimizin okullarini hatirlamasi" falan diye lafa basladi. "Ben mezun degilim" deyip cekip gittim. Kalakaldi.
- "Tanimamistir" dedi Emine. "Kafan bu kadar acilinca. Sabun kullan sampuan yerine.."
Yagmur bastirinca spor salonuna kacistilar. "Amma is", dedi Deniz. "Okulun bir adim otesi piril, okulun icinde sakir sakir yagmur yagiyor!" Spor salonunda lise sonlar mac yapiyordu. Takim cikardilar. Futbol oynadilar. 17-1 yenildiler.
Cikista, yeniden basket sahalarina donduler, aksam program kararlastirmaya calisiyorlardi. Deniz, "A a," dedi, "Kantinin isigi yaniyor, bu saatte, neden acaba?" "Ben de anlamadim" dedi, Tayfun. "Iceri baktim, dort kisilik masa hazirlanmis. Bir de kulustur radyo caliyor. Hani, bir sarki vardi, lise sonda dinlerdik"
Que Sera Sera Whatever will be will be The future's not ours to see Que Sera Sera
"Hatirlamiyorsunuz, degil mi" dedi Emine. "Iyi, boylesi daha iyi."
- Niye hatirlamayalim, dedi Mahmut. Kader. Ne olacaksa olacak. Bu arada, hatirladiniz mi, hani bir gun koruya gidip icecektik dordumuz.
- Yok, onu kast etmemistim, dedi Emine. Neyse bosver. Yok, bu aksam gitmemeliyiz koruya. Hem, Elif usur!
Hep beraber Eymir'e gittiler. Tum gece, tum donem yediler, ictiler. Ertesi sabah uyandiginda Deniz, bir tek bir ara sarhos kafayla hep beraber halay cekip yerlere yuvarlandiklarini hatirladi.