Efendim, bendeniz, birakin sokak cocugu olmayi, koro cocugu bile olmayi becerememis bir insanimdir. Sadece mecazi, soyut baglamda hayat tarzi olarak degil, gercekte de oyle. Benim gibisine olsa olsa muhallebi cocugu denir. Koro cocugu olmak da yirtiklik degil ama, belli bir sosyallik, uyumluluk falan gerektiriyor ne de olsa. Annecigim, ben uc yasindayken basladi, koca adam olana kadar beni sosyal bir insan etmek icin cirpindi durdu, bana misin demedim.
Sahne 1: Beni krese yazdiriyorlar. Iki gun boyunca ne bir oyuncaga bakiyorum, ne bir cocuga selam veriyorum, hoykure hoykure agliyorum. Ucuncu gun pes ediyorlar, kresten aliyorlar.
Sahne 2: Alti yedi yaslarindayim. Gunduzleri babaannemde kaliyorum. Babaannem
cok yasli. Komsular geliyor.
- Ooo, ne kadar efendi cocuk
- Cok efendidir teyzeleri, hic sokaga cikmaz, sokak cocuklariyla oynamaz
- Masallah, masallah
Efendi cocuk hep kendi kendine evde oynadi. Tavla pullariyla saylonlulara ates etti, (zarla ates etmek babaanne icin kumar kategorisine giriyordu) veya A, B, C, D takimlari arasinda boncugu delige sokma turnuvalari yapti. (Takim tutmak sokak cocuklarina ozgu oldugu icin takimlarin hicbir zaman Fenerbahce, Galatasaray gibi isimleri olamadi, hep 'A', 'B', 'C' olarak kaldilar. )
Sahne 3: Halamin kizinin okulunda izci klubu varmis. Kampa gideceklermis. Ben de gidecekmisim. "Izcilik hem yararli, hem de cok zevklidir." Gidiyorum. Aksamlari cocuklar birbirlerine pipilerini gosteriyor. Annemi ozledim. "Yok birsey, aglamiyorum, gozum kizardi"
Sahne 4: Ilkokul bes. Annem folklora gideceksin diye tutturuyor. Offf ...! Iki kere gidiyorum. Egil kalk. Egil kalk. Cift sol, cift sag. Cift sol, cift sag.. Yok valla, hic israr etme anne, bir daha da hayatta gitmem. Cok yorucu. Folkloru da sevmiyorum zaten, sevmiyorum, sevmiyorum, sevmiyorum. Hem de, anne, yani, matematikte okul birincisi oldum diyorum, hala folklor diyorsun!
Sahne 5: Anadolu lisesinin ilk gunu. Boyu benden bile kisa bir cocuk durduk yerde gelip karnima yumruk atiyor. Nefesim kesiliyor. Yuzune dik dik bakip donup gidiyorum. Kavga etmem ben oyle sokak cocuklari gibi. "Bak yavrum, bir daha oyle bir durum oldugunda iki tane de sen patlat. Dayak yersen dayak yemis olursun, ne olmus yani?" Annem de bir tuhaf vallahi. Hem sorunlarin siddet yoluyla cozumlendigi nerde gorulmus!
Sahne 6: Cattik. Bu sefer de yuzme kursuna gidecekmisim. Ben bilgisayar oynamak
istiyorum! Neyse, iki ay yuzmeye gidip super guclu ve yakisikli olmak da cok
kotu fikir degil. Sonra, siniftaki kiz da begenir beni belki.
............................................................................
Neyse bu da bitti. Kisin ortasinda buz gibi havuza gir, akilli adam isi degil
zaten. (Kizin nasil reddettigini dusunmek bile istemiyorum) Hele yasitlarim
hizli yuzuyor diye ayri kulvarda yuzerken beni uc yas kucuklerin kulvarina
vermeleri iyice rezalet. "E, oglum, sen yeni ogreniyordun, seneye sen de diger
kulvarlara gecerdin, bu yuzden birakilir mi?" Off, tamam anne yaa, hem oradaki
cocuklar ne bicim kufur ediyorlar aralarinda, bilmiyorsun tabii.
Sahne 7: Anne, para versene, sunger top alacam. "Ali, vallahi doverim seni. Nerdeyse liseye gececeksin, haline bak. Evde, tek basina sunger top oynamani yasakliyorum. Para veriyorum, ama gidip lastik top alacaksin, oynayacaksan sokakta oynayacaksin. O kadar!"
Inadim inat, oyuncakciya sunger top almaya giderken bir mucize oldu. Sokakta birkac kiz cene caliyorlar. Su kiz... Ne kadar guzel!.. Ah, tabiat ana kadar bilge, isini bileni var midir? Bakkaldan lastik topumu aldim. Kizlarin yanina gidip oynayalim mi dedim. O aksam, ertesi aksam, daha ertesi aksam, bir yil eve karanlik cokmeden girmedim. Erkekler de var arada, ama cogunluk kiz. Yakan top, kukali saklambac, kulaktan kulaga, mahallede kim kime asikmis.
Okulda yasitlarim basket takimina girerken ben mahallede yakan top oynadim. "Onu Haluk da goturmus oglum. Her isteyene veriyor zaten kiz" muhabbetleri sirasinda kapinin onunde cekirdek citliyordum. Nerden bulunduysa bulunmus Penthouse'lar birer gecelik elden ele birer gecelik odunc verilirken ben Suheyla'yla cene caliyor, gizli gizli evlilik hayalleri kuruyordum. Siralara cakiyla Scorpions, Metallica yazilirken benim en sevdigim sarki "Serin esen ruzgar" sarkisiydi.
Sonrasi az bucuk malumunuz. Once baska mahalleye tasindik, sonra fen lisesi basladi, Suheyla'yi da bir daha gormedim. Oyle cok okuyacak, yukselecek bir kiz degildi, mutlu bir evlilik yapmis olmasini ve kendi kadar guzel cocuklari olmasini dilerim. Bir daha goremem, gorsem de soyleyemem, benden hoslanmis ilk kiz oldugu icin sukranlarimi huzurunuzda iletiyorum.
Sonuc: Yasitlarim sokak cocuklari coktan askere gitmis, gelmis, evlenmis, ekmek parasi derdine dusmus, mazbut birer aile babasi olmus olmalilar. Hepsi degil ama, buyuk cogunluk zamaninda derslerine hic calismadiklari kadar islerinde calisiyor, arada bir es dostla felekten bir gun calma disinda guzelce televizyonlarini izliyor olsalar gerek.
Koro cocuklari da guzelce kariyer yapiyor olmali bu gunlerde. Sik giyinmeye ve kurallara uymaya devam ediyor olmalilar. Campbell'in sag patikasinda saygin bir hayat surdurecekler..
Bir ben miyim keyif ehli icinizde?
Eskiden beri yasitlarimdan bedenen bir iki yas kucuktum. Zaman icinde akilca da kucuk kaldigim anlasiliyor ki ders calismam gereken zamanda oturmus terapi niyetine bunlari yaziyorum. Yasim olmus kac, Amerika'larda surtuyorum. Kariyer desen degil, serserilik desen degil. Ozlemle sokaklara bakiyorum jaluzilerin arkasindan. Zamaninda yapamadigim sokak cocuklugunu simdi yapmaya kalkiyorum. Hic sokak cocugu olmadigim icin de kendi kendime, oturdugum yerden yapmaya kalkiyorum.