Asagidaki yazi, Ursula K. LeGuin'in karanligin Sol Eli isimli kitabina yaptigi onsozun (tarafimdan yapilmis) bir cevirisi. Bir yerlerde Turkcesini de gormustum galiba yazinin, ama nerde gordugumu hatirlamiyorum. Ali Ferhat Tamur

Bilim Kurgu genellikle ongoru ozelligi ile tarif edilir, hatta tanimlanir.Bunun icin bilim kurgu yazarinin su anda olan bir olay veya akimi ele almasi, onu izole etmesi ve etkisini abartarak dramatik bir hale sokmasi gerekir. "Bu is boyle giderse, olacak olan budur. Benden soylemesi!" Bir kestirimde bulunulur. Yapilan kestirim metod ve sonuclar itibariyle kimi bilim adamlarinin kestirimlerine benzetilebilir: Belirli bir yiyecegi yillar boyu azar azar yiyen insanlarin basina ne gelebilecegini anlamak amaciyla yiyecek farelere tek basina, bol miktarda ve konsantre halde yedirilir ve sonuca bakilir. Sonuc hemen her zaman kacinilmaz olarak kanserdir. Bilim Kurgu yazarinin vardigi nokta da genellikle Roma Klubunun vardigi noktaya benzer: Insan ozgurlugunun yavas yavas ortadan kalkmasi ile dunya uzerinde yasamin bitmesi arasinda bir yer.

Bu, kimi insanlarin hem bilim kurguyu kacis romani olarak nitelendirmelerinihem de cok ic karartici bularak okumamalarini aciklayabilir. En son mantiksal noktasina kadar goturulen hemen her sey kanserojen ya da en azindan ic karartici olur cunku.

Neyse ki bilinenlerden yola cikarak ongorude bulunmak konunun sadece bir yonu, bilim kurgu ongoruden ibaret degil hic bir manada. Soz konusu ongoruler hem yaratici bir yazar hem de yaratici bir okur icin fazla rasyonel ve sematiktir. Istisnalar ve degiskenlikler hayatin tuzu biberi.

Bu kitapta ongoru yok. Severseniz bir dusunce deneyi olarak okuyabilirsiniz bu kitabi. Mary Shelley'in genc bir doktor laboratuvarinda bir insan yarattigini dusunelim, Philip K. Dick'in muttefiklerin ikinci dunya savasini kaybettigini varsayalim demesi gibi. Soyle oldugunu varsayalim, veya boyle oldugunu varsayalim, bakalim ne oluyor? Boyle olusturulmus bir hikayenin, modern romanin yapi tasi olan gercek hayatin manevi karmasasini feda etmesi gerekmez, veya kacinilmaz sonuclar icermek durumunda da degildir. Dusunce vesezgi deney sinirlari icinde ozgurce at kosturabilir, deney sinirlari istendigi kadar genis olabilir.

Dusunce deneyi lafini Schrodinger ve diger fizikcilerin kullandigi anlamdakullaniyorum, (Schrodinger'in meshur kutudaki kedi deneyi, bizzat kuantum duzeyde gelecegin kestirilemeyecegi temasini isler) Boyle bir dusunce deneyinin amaci gelecegi kestirmek degildir, gercegi, gercek dunyayi betimlemektir. Bilim Kurgu kanunlar koymaz, betimler.

Peygamberler bedava kehanet yapar. Kahinler kehanetleri icin para ister, bunedenle de yasamlarinda peygamberlerden daha cok saygi gorur. Bir de gelecek bilimciler kehanette bulunur ve bunun icin maas alirlar. Kehanette bulunmak peygamberlerin, kahinlerin ve gelecek bilimcilerin isidir, romancinin degil. Romancinin isi yalan soylemektir.

Meteorolojiden gelecek sali havanin nasil olacagini, Rand Sirketinden de 21.yuzyilin nasil olacagini ogrenebilirsiniz. Kurgu yazarlarina bu turden bilgiler icin basvurmanizi onermem, bu onlarin isi degildir cunku. Kurgu yazari kendilerini ve sizi anlatir, ne olup bitmekte, su anda hava nasil, yagmur yagiyor, bak gunes acti! Gozlerini ac, dinle, bak ve gor. Romanci bunu der iste. Ama size ne gordugunuzu anlatamaz, sadece kendilerinin dunyauzerinde yasadiklari sure boyunca, ucte biri uykuda ve ruya gorerek, diger bir ucte biri de yalanlar soyleyerek gecen yasamlari boyunca ne gorduklerini anlatabilir.

Gercek ile dunya karsi karsiya. Elbette. Kurgu yazarlari cesaretleri yerinde oldugu surece gercegi ogrenmek, gercegi konusmak, gercege hizmet etmek isteyebilir. Ama bunun icin tuhaf bir yol secerler: Hic yasamamis insanlar kurarlar, hic olmamis ve asla olmayacak olaylar uydururlar, bu hayal urunu insanlari ve olaylari tutkuyla anlatirlar, bir suru ayrintiyi da unutmadan. Anlatacaklari yalanlar bitince de, paketler, kitabi size sunarlar: "Iste! Gercek bu!"

Tabii, yalanlarini inandirici kilmak icin gerceklerden de yararlanabilirler.Gercekte var olan yerlerden, gercekte yasanmis olaylardan, savaslardan bahsedebilirler. Marshalsea hapihanesinden, Bottlino'nun savaslarindan bahsedebilirler ornegin. Veya kitaplarinda gecen klonlamayi laboratuvarlarda zaten yapilan deneylerden almislardir, veya kahramanin kisilik gelisimini tariflerini yapmak icin psikoloji ders kitaplari okumuslardir.

Gercek ve yalanlarin bu sekilde ic ice gecmesi okurun okudugu romanin aslinda hayal urunu oldugunu, tarihin, okumakta oldugu sekliyle, yazarin kafasinda belirlenemez bir bolge disinda, hic bir zaman yasanmadigini unutmasina yol acabilir. Kurgu bir kitap okumak gecici bir delirmedir, var olmayan kisilerin var olduguna inanir, seslerini isitir, Borodino ile savaslarini seyrederiz, hatta Napolyon bile olabiliriz. Akil sagligimiza ancak kitabin bitmesiyle kavusuruz, kavusursak eger!

Saygi duyulacak hic bir toplumun sanatcilarina hic bir zaman guvenmemesindennormal ne olabilir? Fakat, bizim saskin ve sancili toplumumuz, rehberlige ihtiyac gosteren toplumumuz, kotu bir hata eseri sanatcilarina inanabiliyor, onlari peygamber veya gelecek bilimci olarak kullanmaya kalkabiliyor.

Sanatcilarin ucuncu gozu yoktur, veya onlara ilham gelmez hic, tanri gelipkonusmaz onlarla hic demek istemiyorum. Bunu dusunen kimse sanatci olmaz zaten. Eger tanrinin kendileriyle konustugunu bilmiyorsa bir sanatci, nedeni tanrinin onun sesini, onun ellerini kullanarak konusmasi olabilir ancak. Belki bir defa, hayat boyu bir defa. Bir defa da yeterlidir ama.

Tanriyla konusma imtiyaz ve sorumlulugu sanatcinin tekelindedir de demekistemiyorum. Bir bilim adami da, gunler geceler boyu calisarak ilham bekler. Tanri Pisagor'un da bildigi gibi geometri diliyle de konusabilir, ruyalar araciligiyla, dusunce ile, sesler ile, sayilar ile, kelimeler ile de.

Isi karistiran, sorun cikaran da kelimeler oluyor zaten. Simdilerde sozcuklerin sadece birer isaret oldugu soyleniyor. Kimi filozoflarimiz bir sozcugun, cumlenin ya da paragrafin tek bir anlami oldugu, rasyonel olarak degerlendirilebildigi ve tutarli oldugu surece bir degeri olduguna inanmamizi istiyorlar. Hele bir de nicelige dokulebiliyorsa o bilgi, daha da iyi.

Isik tanrisi, akil yurutme tanrisi Apollo, oranti, uyum ve sayilarin tanrisi, tapinirken kendisine fazla yaklasanlari kor eder. Gunese direk bakmayin sakin. Arada bir karanlik bir meyhaneye gidin, iki duble icki icin Dionizos'la kadeh tokusturun.

Tanrilardan hakkinda konusuyorum ama ben bir ateistim. Ayni zamanda da bir sanatciyim, yani bir yalanci. Hic bir dedigime inanmayin, dogru soyluyorum. Bildigim tek bir cesit dogru var. Sadece onu anlayabilir ve ifade edebilirim, bir yalani. Psikoloji diliyle bir sembol; estetik diliyle bir metafor.

Ah, gelecek bilim kongrelerine davet edilmek, sistem bilimcilerin vahyettigidev tablolari izlemek, muhabirlerin Amerika 2001 yilinda nasil olacak sorularini cevaplamak, hepsi harika, ama buyuk bir hatadan ibaret. Ben bilim kurgu yaziyorum, bilim kurgu gelecek hakkinda degildir. Gelecegi sizden fazla bilmiyorum ben, daha az bildigim bile soylenebilir.

Bu kitap gelecek hakkinda degil. Evet, en basinda olaylarin Ekumen sonrasi 1490ila 1497 yillarinda gectigi soyleniyor, ama herhalde bu kadarina da inanmiyorsunuzdur? Evet, kitaptaki insanlar cift cinsiyetli, ama boyle yapmakla bin yil icinde hepimiz cift cinsiyetli olacagiz veya bir an once cift cinsiyetli olmamiz lazim demiyorum. Sadece Bilim Kurgu oyunun tuhaf kurallari ve dusunce deneyi gelenegi icinde gozlem yapiyorum, su anda da cift cinsiyetliyiz biz, en azindan kimi cok ozel zamanlarda, ozel havalarda. Kehanetveya kural koymak degil yaptigim, betimlemek. Bazi psikolojik gercekleri bir romanci yoluyla betimliyorum: ayrintili ve detayli yalanlar uydurarak.

Herhangi bir roman okurken, bir taraftan okudugumuz herseyin sacma oldugunubiliriz, bir taraftan da okudugumuz surece her okudugumuza inaniriz. Romani bitirdigimizde, iyi bir romansa eger okudugumuz, kendimizi de bu surecte azicik degismis olarak bulabiliriz, yeni bir insanla tanismis veya daha once gormedigimiz bir caddeye gitmisiz gibi. Ama ne ogrendigimizi, ne yonde degistigimizi dile getirebilmek imkansiz derece zordur.

Sanatci sozcuklerle ifade edilemeyeni ifade etmeye calisir. Sanatinisozcuklerle icra eden sanatci, bunu sozcukler araciligiyla yapar. Sozcuklerle ifade edilemeyeni sozcukler kullanarak ifade eder.

Sozcukleri boyle paradoksal bir sekilde kullanabilir sanatci, cunku sozcuklerinanlami yaninda bir de sembolik, mecazi anlamlari vardir. (Bir de sesi vardir sozcuklerin, pozitifist dilbilimcilerin yuz vermedigi bir gercek bu. Bir cumle ya da paragrafin bir ic uyumu, bir muzigi vardir, sessizlikte okunsa bile, anlamini dikkatli bir kulak dikkatli bir beyinden daha iyi anlayabilir bu yuzden. )

Tum kurgu mecazdan ibarettir. Bilim kurgu mecazdan ibarettir. Bilim kurgunundiger kurgulardan farki yeni tur mecazlar kullanmasi olabilir ancak. Dogabilimlerimizin modern cagda ulastigi sonuclar, teknoloji, gorecelik ve tarih felsefesi gibi. Uzay yolculugu, degisik toplumlar, degisik biyolojiler hep birer mecazdir bu anlamda. Gelecek de oyle. Bir kurgu romanda, gelecek bir mecazdir sadece.

Ne icin peki bu mecazlar, neyi betimliyor peki bilim kurgu yazarlari bumecazlari kullanarak?

Bu soruyu mecaz kullanmadan cevaplandirabilseydim, ne bu yaziyi ne de bu romani yazmazdim. Ne de Ai Genly odama gelip masama oturur, kalemimi ve daktilomu kullanarak vakur bir edayla anlatirdi size ve bana, gercegin bir yaraticilik ve hayal gucu meselesi oldugunu.

-o-

Eski Yazilar